Hikayelerim

İntikam Yemini – Bölüm 2: İlk karşılaşma

Güneşin ilk ışıkları, perdenin aralığından Kaan’ın yüzüne vuruyordu. Gözlerini açtı ve komodinin üzerinden telefonunu aldı. Saatine baktı, sabah 08:45’ti. Yavaşça doğruldu, sağa sala gerindi. Yataktan kalktı ve salona geçti. Hafize Hanım kahvaltıyı hazırlamıştı bile. Oğluna doğru yürüdü ve yanaklarından öptü.
– “ Günaydın yavrum “ dedi. Her zaman ki gibi yüzü gülüyordu.
– “ Günaydın anacım “
– “ Kahvaltı hazır, sen geç yüzünü yıka, ben çayını doldurayım “
Kaan lavaboya gitti. Elini, yüzünü yıkadı. Yüzünü kuruladıktan sonra aynaya baktı. Saçı ve sakalı birbirine karışmıştı.
Babası evde yoktu. Dükkana gitmişti. Annesiyle beraber masaya oturdular.
– “ Eee oğlum, nasıldı dün geceniz?”
– “ İyiydi anacım, özlemişim arkadaşları”
– “ Bugün daha iyisin di mi yavrum?”
– “ Evet ana, bugün iyiyim, sen canını hiç sıkma “ dedi ve annesinin yanaklarından bi makas aldı.
Kaan odasına geçti ve üzerini giyindi. Odasından çıktı ve dış kapıya doğru yönelirken annesine seslendi:
– “ Anne ben çıkıyorum “
– “ Nereye oğlum?”
– “ Biraz mahalleyi dolaşayım. Görüşmediğim çok kişi var.”
– “ Tamam yavrum. Geç kalma e mi “
Kaan dışarı çıktı. Mahalleliyle selamlaşarak, Berber Kasım’a gitti.
Kasım, 40’lı yaşlarda, kıvırcık saçlı, komik biri. Mahallede olup biten her şeyden haberdar olur.
– “ Ooo Kaan’ım hoş geldin. Geçmiş olsun. Allah bir daha düşürmesin be kardeşim. Özledik seni.“
– “ Eyvallah Kasım abi. Ben de sizi çok özledim. “
– “ Geç şöyle otur bakalım “
Kasım o sırada birini tıraş ediyordu. Ama onu kaldırdı.
– “ Sen geç şöyle yeğen, bi oralet söyle kendine. Kaan kardeşim gelmiş. Az bekle bakalım. “
Kaan gülümseyerek koltuğa oturdu.
– “ Saç mı sakal mı “ dedi Kasım gülerek.
– “ İkisi de abi, usta sensin “
Bir yandan tıraş olurken, diğer yandan sohbet ediyorlardı.
– “ Kaan’ım duyunca çok üzüldüm kardeşim. Ne Melek’ten ne de Serdar’dan beklemezdim bunu “
Kaan’ın yüzü asılmıştı. Bu konunun konuşulmasını hiç istemiyordu. Ama Kasım’a da bir şey diyemiyordu.
– “ Hemen düşürme be oğlum suratını. Serdar’ın başının altından çıkmıştır bunlar. Zaten son birkaç yıldır bambaşka bir adam oldu. Bizi falan tanımıyor. Bildiğin nankör bir adam bu. O kızı da kim bilir nasıl kandırmıştır. “
– “ Tamam Kasım abi. Bunları konuşmayalım olur mu?”
– “ Tamam Kaan’ım, kusura bakma ”
Tıraş bitmişti. Kaan bambaşka biri olmuştu sanki. Eli yüzü açılmış, yakışıklılığı ortaya çıkmıştı. Şimdi tek bir eksik vardı, o da güzel ve yeni kıyafetler.
Babasının yanına gitti. Mahmut Amca oğlunu görünce gülümsedi.
– “ Hoş geldin Kaan “
– “ Hoş bulduk baba. Nasılsın? İşler nasıl? “
– “ Allaha şükür oğlum, idare eder. Sen nasılsın?”
– “ Daha iyiyim baba. Senden biraz para isteyeceğim. Hiç kıyafetim yok. Birkaç parça bir şey almak istiyorum. Ama yoksa kalsın. Bunlarla da idare ederim. “
– “ Olur mu oğlum öyle şey. Al bakalım şu parayı sen. Git, istediğini al”
– “ Sağ ol babacım “
Kaan kuruyemişçiden çıktı. Babası Kaan’ın bu haline çok mutlu olmuştu. Bu hengameyi çabuk atlatmış görünüyordu. Ama bilmiyordu ki Kaan Melek’le görüşmeye gidiyor.
Kaan Mustafa’yı aradı ve çarşıya gelmesini söyledi. Mustafa’nın o gün gece mesaisi vardı. Dolayısıyla gündüz işi yoktu.
Çarşıda buluştular. Birkaç mağaza dolaşıp, Kaan’a uygun kıyafet baktılar. Temmuz ayı olduğu için, kısa kollu şık bir gömlek ve kumaş bir pantolon aldılar. Oradan ayakkabıcıya gidip, güzel de bir ayakkabı aldılar. Ardından parfümeriye gidip bir de parfüm aldılar.
Saat öğlen 12 olmuştu. Kaan artık sabırsızlanıyordu. Bir an önce Melek’le konuşup, neler olup bittiğini anlamak istiyordu. Melek’in Serdar’la yaptığı evliliğin tehdit ile olduğunu düşünüp, onu oradan çekip almayı düşünüyordu. İçinde bunun heyecanı vardı.
Ama Mustafa, Kaan kadar rahat değildi. Serdar’ın bu görüşmeye bir pislik katacağını düşünüp, rahatsız oluyordu. Kaan’a zarar gelmeden bugünü atlatmayı çok istiyordu.
Mustafa ve Kaan, Melek’in evine doğru yola çıktılar. Kaan için çok uzun bir yoldu bu. Melek, Arnavutköy’de lüks bir yalıda oturuyordu. Hani önünden geçerken “ Keşke bu ev benim olsa “ denilen türden. Koskoca bir yalıyı “ ev “ diye nitelendirmesi bile, aslında ne kadar küçük hayalleri olduğunu gösteriyordu.
Sonunda yalıya vardılar. Mustafa, Kaan’a döndü ve;
-“ Kardeşim, sen köşede bekle. Kendini gösterme. Ben Melek’i dışarı çağıracağım “ dedi.
-“ Tamamdır Mustafa’m “ diye cevap verdi Kaan. Hapishaneden çıktığı andaki heyecanı tekrar geri gelmişti. Özgürlüğüne kanat çırpan bir kuş gibiydi.
Mustafa Melek’i aradı ve dışarı gelmesini, çok önemli bir şey konuşacağını söyledi. Yaklaşık 10 dakika sonra Melek kapıda belirdi. 28 yaşında genç bir kız gibi değil de, 35’li yaşlarda bir kadın gibi görünüyordu. Çökmüştü. Gözaltlarında torbacıklar oluşmuştu. Ama o hali bile Kaan’ı dünyanın en mutlu insanı yapmıştı.
– “ Efendim Mustafa “ dedi Melek.
Bir anda, park halindeki minibüsün arkasından çıktı Kaan. Melek, Kaan’ın çıkacağı günü bilmiyordu. Çünkü Kaan içerdeyken bir olaya karışmış ve cezası uzamıştı. Fakat Kaan’dan şikayetçi olan kişi şikayetini geri çekince, cezası da otomatikman iptal olmuştu.
Kaan, Melek’e doğru hamle yaptı. Sımsıkı sarılacaktı ona. Melek’te o an bir hamle yaptı. Fakat aynı saniye içinde kendisini geri çekti. Kaan olduğu yerde kalakalmıştı. Ama Melek’i o kadar çok özlemişti ki, bu hamle bile onu hiç etkilemedi.
– “ Aşkım, ben çıktım. Bundan sonra seni hiç yalnız bırakmayacağım. O Serdar şerefsizinin de yaptıkları yanına kâr kalmayacak. Seni neyle tehdit ediyorsa, onu ortadan kaldıracağım “ dedi, Melek’in ellerini tutarak.
Melek, Kaan’ı karşısında gördüğüne çok mutlu olmuştu. Heyecandan birkaç dakika konuşamadı. Tam Kaan’a cevap verecek ve söylediklerini onaylayacaktı ki, Serdar geldi aklına.
– “ Kaan, ben Serdar’la evliyim. Kimsenin beni tehdit ettiği falan yok. Kendi isteğimle evlendim. Yaşadıklarımız geride kaldı. Lütfen benden uzak dur. “
Kaan bu sözler üzerine büyük bir şaşkınlık, üzüntü, kızgınlık ve hayal kırıklığı yaşıyordu. Hiç böyle hayal etmemişti çünkü. Melek’in en yakın arkadaşıyla evlenmesini bile sineye çekmişti. Ama bu Kaan’a çok ağır gelmişti. Yine de Melek’in tüm bunları kendi isteğiyle söylemediğini düşünmek istiyordu.
– “ Melek’im, bak ben geldim artık, yanındayım. Lütfen korkma o adi heriften. Birlikte her şeyin üstesinden geliriz. Gel gidelim hemen bir mahkemeye, boşanma davasını açalım. Her şey çok güzel olacak inan bana “
– “ Kaan, sana söyledim. Beni kimse zorlamıyor. Ben Serdar’la isteyerek evlendim. Senden özür dilerim. Böyle olsun istemezdim. Lütfen, senden rica ediyorum uzak dur bizden.”
Kaan’ın gözleri dolmuştu. Yaşadığı hayal kırıklığının yanında, gururu da kırılmıştı. Bir erkeğin kolay kolay hazmedemeyeceği bir durumdu.
-“ Peki, gözlerimin içine bak ve bana Serdar’ı sevdiğini söyle “
– “ Kaan, uzatma lütfen. Uzak dur benden. “
Mustafa, zaten böyle bir şey olmasını bekliyordu. O yüzden bu duyduklarına şaşırmamıştı. Kaan’ın kolundan tuttu ve;
-“ Gel kardeşim, hadi gidelim “ dedi.
Kaan’ın bütün yaşam sevinci kaybolmuştu. Oysaki hapishanedeyken hep bugünü hayal etmişti. Ailesine ve sevdiğine kavuşmak, sevdiği ile bir yuva kurmak, bu yuvadan bir de çocuk sahibi olmak. İşte bu kadar sıradan hayalleri vardı. Ama bu hayallerin, sadece hayallerde kalacağını bilemezdi.
Mustafa’nın arabasına bindiler ve eve doğru yola çıktılar. Mustafa, Kaan’a moral vermeye çalışıyordu. Ama Kaan’ın ağzını bıçak açmıyordu. Camdan boş boş dışarı bakıyordu.
– “ Kardeşim, yaşadıklarını kaldırmak kolay değil biliyorum. Ama hayat devam ediyor be. Her şeyi siktir et. Sıfırdan başlayalım birlikte. Bırak, ne halleri varsa görsünler.”
Kaan sessizdi. Gözleri kan çanağına dönmüştü ama ağlamıyordu. Mustafa’nın söylediklerini duymuyordu bile. Mustafa kolundan hafifçe dürttü.
– “ Kaan, sana diyorum oğlum. Kendine gel artık lütfen. “
– “ Tamam kardeşim, eve bırak beni sen. “
– “ Tamam, bu akşam çalışıyorum. Ama yarın beraberiz unutma. “
Mustafa Kaan’ı evlerinin önünde bıraktı. Kaan kapıdan girene kadar bekledi ve sonra ayrıldı.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu