Hikayelerim

İntikam Yemini – Bölüm 3: Gerçeklerle yüzleşme

Mahallede ise her şey olağan akışında ilerliyordu. Ta ki, Mahmut Bey’in kuruyemişçi dükkanına adres sormaya gelen, tuhaf bir adama kadar. Aslında görünümü gayet yerindeydi. Üzerinde pahalı bir takım elbise, gözünde güneş gözlükleri, sinekkaydı tıraşlı bir adamdı. Ama mahallede böyle insanlar pek bulunmazdı. Adamın tuhaf bir hali de vardı.

– “ Merhaba, burası Türkoğlu Kuruyemiş değil mi? “
– “ Evet, buyurun “ dedi Mahmut Bey.
– “ Ben Kaan Türkoğlu’nu arıyorum “

Mahmut Bey şaşkındı. “ Yine ne istiyorlar oğlumdan “ diye düşündü.

– “ Ne yapacaksınız Kaan’ı?”
– “ Kendisiyle mutlaka görüşmem lazım. Çok önemli. “
– “ Ben babasıyım, bana söyleyin ne söyleyecekseniz. “
– “ Ben avukat Hikmet Başaran. Selim Hanzadeoğlu’nun avukatıyım. “
– “ Selim Hanzadeoğlu da kim? ”
– “ Oğlunuzun hapishaneden bir arkadaşı efendim. Kaan Bey’e iletmek istediği birkaç şey var. “
– “ Tamam, siz telefon numaranızı bırakın bana. Kaan sizi arasın. “
– “ Peki efendim. Buyurun bu kartım. Lütfen en yakın zamanda arasın. Söyleyeceklerim çok önemli çünkü. “
– “ Tamam, iyi günler. “

Mahmut Bey; bir yandan ne söyleyeceğini merak ediyor, diğer yandan oğlunun başının tekrar belaya girmesinden korkuyordu. “ Umarım kötü bir şey değildir “ diye söylendi kendi kendine.

Kaan kapıyı çaldı ve annesi Hafize açtı kapıyı. Oğlunu kısarmış gözler ve bitkin haliyle görünce hemen panikledi ve;

– “ Oğlum, ne oldu sana yavrum “ diyerek içeri aldı.
– “ Yok bir şey anne. Hemen yatıp uyumak istiyorum.”
– “ Kıyamam sana yavrum, sen geç hemen odana. Ben sana sıcak bir çay yapayım “
– “ Gerek yok anam. Sadece yatıp uyumak istiyorum. Ne olur bana bir şey sorma. Yarın konuşuruz. ”
Kaan odasına girdi ve kendisini hemen yatağa attı. Bir an önce uyumak ve bugünün bir kabus olmasını istiyordu.

Hafize hanım hemen Mahmut Bey’i aradı. Kaan’ın halini beğenmediğini ve hemen eve gelmesini söyledi. Mahmut Bey, bugün zaten garip bir adamla karşılaşmıştı. Üzerine Kaan eve bu halde geliyordu. “ Acaba birbiriyle bağlantılı mı bu durum “ diye düşündü. Dükkanı çırağı Kamil’e bıraktı ve hemen eve geldi.

Eve geldiğinde, Hafize hanım olanları anlattı kocasına. Sessizce Kaan’ın odasının kapısını açıp baktılar. Kaan uyumuştu. Mahmut Bey, hemen Mustafa’yı telefonla aradı ve Kaan’a neler olduğunu sordu. Aldığı cevap onu şaşırtmamıştı. Çünkü bugünün geleceğini zaten biliyorlardı. Annesi Hafize, Kaan’ın başucundaki tekli koltuğa oturdu ve oğlunun başında sabahladı.

Sabah olduğunda Kaan gözlerini açtı. Annesi yanı başındaydı. Kalktı ve annesinin yanağından öptü. Hafize Hanım gözlerini açtı ve;

– “ Oğlum kalktın mı annem? Sen git elini yüzünü yıka, ben hemen sana güzel bir kahvaltı hazırlayayım. “
– “ Anacım, iyi ki benim annemsin sen “ dedi ve sarıldı Kaan.

Bu sırada babası da kalkmıştı. Kaan babasını çok sever ama aynı zamanda çok çekinirdi. Mahmut Bey, yeri geldiğinde çok sert, yeri geldiğinde çok duygusal olurdu. Kaan babasını görünce hemen gitti elini öptü.

– “ Gel oğlum, annen kahvaltıyı hazırlayana kadar bahçede konuşalım seninle.”
– “ Tamam baba. “

Bahçedeki masaya geçtiler.

– “ Kaan, sen Selim Hanzadeoğlu diye birini tanıyor musun?”
– “ E e evet baba “ diye kekeleyerek konuştu. Çünkü Selim Bey’den hiç bahsetmemişti.
– “ Kimdir bu adam, neyin nesidir?”
– “ Hayırdır baba, Selim Bey’i nereden biliyorsun sen?”
– “ Oğlum, sen sadece sorularıma cevap ver benim “ dedi Mahmut Bey kaşlarını çatarak.
– “ Selim Hanzadeoğlu, hapishaneden koğuş arkadaşımdı baba. Arkadaşım dediğime bakma, benden yaşça epeyce büyüktür. Hatta senden de yaşlıdır. “
– “ Devam et, kimdir bu adam?”
– “ Kendisi, Hanzadeoğlu İnşaat şirketinin sahibidir.”

Mahmut Bey çok şaşırmıştı. Hanzadeoğlu İnşaat, Türkiye’nin en büyük şirketlerinden biriydi. Böyle biri nasıl olurda hapiste olur diye düşündü. Yaşadığı şaşkınlık yüzünden okunuyordu.

– “ Anlat oğlum sen. Bu adam nasıl hapse düşmüş, aranızdaki ilişki nedir?”
– “ Selim Hanzadeoğlu eşini çok severmiş ama maalesef uzun yıllar çocukları olmamış. Dünyanın birçok yerine gitmişler. Ama bir türlü çocukları olmuyormuş. Evlendikten 22 yıl sonra eşi sürpriz bir şekilde hamile kalmış ve bir oğlan çocuğu dünyaya getirmiş. Fakat doğum sırasında hayatını kaybetmiş. Selim Abi’de, eşinden kalan tek miras olan oğluna gözü gibi bakmış. Oğlu Can üniversiteyi bitirdiğinde, şirkette satın alma bölümünde işe yerleştirmiş. Birkaç birimde çalıştıktan sonra şirketi ona teslim edip, emekliye ayrılmak istiyormuş. İlk yıl iyi gitmiş. Oğlu hem işi öğreniyor, hem de çalışanlar tarafından çok seviliyormuş. İkinci yıl, pazarlama bölümüne geçirmiş.
Bu birime geçtikten sonra, oğlunda değişimler başlamış. O sıcak kanlı, çalışkan, efendi çocuk gitmiş; yerine daha agresif, daha uyumsuz biri gelmiş. Eve geç gelmeler, işe geç gitmeler başlamış. Hatta bazen işe hiç gitmediği oluyormuş. Selim Abi bu durumdan şüphelenmiş ve birini tutmuş, bu değişimin sebebini araştırması için. Ama bir türlü öğrenememişler. Birkaç ay sonra, şirketin pazarlama müdürü, Selim Abi’nin odasına gelmiş. Oğlu, şirketin kendisine ait olan %49 hissesini, pazarlama müdürüne devretmiş. Selim Abi’den ya bu %49 hissesinin karşılığı olan 1 Milyar $’ı ödemesini ya da şirketin ortağı olacağını söylemiş. Selim Abi’de şirkete ait bütün taşınmazları ve birikmiş nakit parayı vererek, hisseyi geri almış. Oğlunu yanına çağırmış ve “ bunu nasıl yaparsın, bu şirket bizim namusumuz “ diyerek azarlamış. Can da şirketten koşar adım çıkmış. Akşam eve geldiğinde, oğlunun cansız bedenini bulmuş. Başucunda da bir mektup varmış. Kendisini, pazarlama müdürünün oğlunun kandırdığını, uzun bir süredir uyuşturucu kullandığını, o kağıtları uyuşturucu etkisindeyken imzalattıklarını ve babasına layık bir evlat olamadığı için üzgün olduğunu yazmış. Oğlunun intihar ettiği silahı alıp, pazarlama müdürünün evine gitmiş. Kapıyı çalmış ve Latif karşısında çıkınca, onu vurmuş. Ama o an kendisinin şokta olduğunu ve nasıl vurduğunu hatırlamadığını söylüyor. Hafifletici nedenlerle birlikte 18 yıl ceza almış baba. “

Mahmut Bey, duyduklarına çok üzülmüştü. Bir an Kaan’ın aynı sonu yaşadığını düşündü ve içinde fırtınalar koptu.

– “ Of çok kötü bir şey bu. Allah sabır versin. Peki senin bu adamla bağın nedir oğlum?”
– “ Ben hapishanede zor günler geçirdim baba. Siz üzülmeyin diye anlatmadım. Ben 5. yılımdayken Selim Abi geldi. İçine kapanık, bitkin, mutsuz bir adamdı. İçerdekiler onun zengin olduğunu öğrenmişler. Birkaç defa tehditle para koparmaya çalıştılar. Ben de izin vermedim. “

Kaan o an duraksadı. O güne tekrar gitmişti. Yaşanılanları hayalinde canlandırdı…

Selim, yatağında öyle donuk bir şekilde uzanıyordu. Zaten sürekli boşluğa bakıyordu. Kimseyle konuşmuyordu. Birden doğruldu ve ayağa kalktı. Terliklerini giyip koğuştan çıktı. Arkasından da iki kişi çıktı. Kaan, bir şeyler olacağını tahmin etmişti. O da arkalarından çıktı. Selim tuvalete girdiğinde, iki adam kapının önünde bekliyordu. Selim kapıyı açtı ve dışarı adımını atar atmaz biri onu yakaladı. Ellerinden tutup, duvara yasladı. Diğeri de diş fırçasından bozma bıçağı boğazına dayadı. ‘ Ne kadar paran varsa sökül bakalım ‘ dedi. O sırada Kaan hamle yaptı ve bıçağı tutan adamın kolunu kendine doğru çekti. Kolunu kıvırıp bıçağı yere düşürdü ve ayağıyla vurarak uzaklaştırdı. Birini tam yere yıktığı anda, diğeri arkadan hamle yaptı ve Kaan’ın ensesine doğru bir yumruk salladı. Kaan ani bir hamle ile arkasına döndü ve oldukça sağlam bir yumruk attı. Yumruğun etkisi ile duvara çarpan adama bir tekme atarak yere indirdi. Tam o sırada gardiyanlar geldi ve Kaan’ı yakaladılar. Kanlar içinde kalan diğer iki adamı da alıp, tuvaletten çıktılar.

İfadeleri alındı ve iki taraf da birbirlerinden şikâyetçi olmadılar. Kaan ve o iki adam koğuşa geldiler. Gardiyanlar kapıyı kapatınca Kaan bunların ikisine doğru döndü ve ‘ Bir daha kimseye bulaştığınızı görmeyeceğim. Yoksa a…… korum sizin. Anladınız mı lan?” dedi. Diğer ikisi yediği dayağın etkisinde kaldıklarından, ‘ Tamam abi ‘ diye cevap verdiler.

Selim Kaan’ın yanına gelip teşekkür etti ve aralarındaki muhabbet o gün başladı.

– “ Eee oğlum niye sustun? “ diye sordu Mahmut Bey.
– “ Özür dilerim baba dalmışım. İşte Selim Abi’yle hapishanede başladı sohbetimiz. Sonra çok iyi anlaştık. Bi görsen, o kadar iyi, o kadar dünya tatlısı ve kibar biri ki, asla birini öldürebileceğine inanamazsın. Peki sen söyle bana, sen Selim Abi’yi nereden biliyorsun?”
– “ Oğlum, bugün bir adam geldi dükkâna. Bu Selim’in avukatıymış. Seninle görüşmesi gereken çok önemli bir konu varmış. Ama detayını söylemedi. Beni arasın dedi ve kartını bıraktı.”
– “ Tamam baba, bugün ararım ben onu. Ne olup bittiğini öğreniriz. “

Kaan anlatıyordu birer birer. Ama Mahmut Bey’in aklında Latif ismi kalmıştı. Selim Hanzadeoğlu isminin ona nereden tanıdık geldiğini anlamıştı.

– “ Kaan, sana bir şey söylemem lazım oğlum.”
– “ Tabii baba söyle.”
– “ Selim Bey’in öldürdüğü kişi kim biliyor musun? “
– “ Kim? “
– “ Serdar’ın babası Latif. “

Kaan’ın gözlerinde şimşekler çakmıştı. Selim’le o kadar zaman aynı koğuşta yaşamışlar, birçok şeyi konuşmuşlar, ama öldürdüğü Latif’in Serdar’ın babası olduğu hiç konuşulmamıştı.

– “ Ciddi misin baba? “
– “ Evet oğlum. Bu isim bana nereden tanıdık geliyor diyordum. Sen Latif dediğinde taşlar oturdu. O zaman gazeteler 1. sayfadan vermişti haberi.”
– “ O zaman Selim abinin oğluna tuzak kuran kişi de Serdar! “

Kaan, bu kadar tesadüf olamaz diyordu içinden. Kafası daha çok karışmıştı.

– “ Peki baba, Latif amca 3 sene önce yeni bir şirket kurmuş muydu? “
– “ Evet oğlum. Çok büyük bir inşaat şirketi kurdular. Gençpınar İnşaat olarak. Zaten o günden sonra mahalleye gelmediler. Ara ara Serdar gelirdi o kadar.”
– “ Vay anasını. “

Baba oğul şaşkınlıktan küçük dillerini yutacaklardı resmen. Böyle bir şey, anca dizilerde olur diye düşündü Kaan.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu