Hikayelerim

İntikam Yemini – Bölüm 4: Yeniden doğuş

Hafize hanım kahvaltı sofrasını getirdi. Baba, anne ve oğul, güzelce kahvaltılarını yaptılar. Kaan, düne göre daha iyi görünüyordu. Çocuklarının, yaşadıkları karşısında bu kadar güçlü kalması, Mahmut bey ve Hafize hanımı çok memnun ediyordu. Çünkü yaşadıkları kolay hazmedilir şeyler değildi.

Kaan izin isteyip masadan kalktı. Üzerini değiştirdikten sonra dışarı çıktı.

Dışarı çıktığında ilk işi, avukat Hikmet Başaran’ı aramak oldu. Avukat, telefonda konuşamayacağını, acilen buluşmaları gerektiğini söyledi. Beşiktaş’ta bir kafeteryada buluşmak üzere sözleştiler.

Kaan sözleştikleri yere gittiğinde avukat oradaydı.

– “ Merhaba Hikmet bey. “
– “ Merhaba efendim, buyurun oturun lütfen. “
– “ Eyvallah, nedir bu kadar acil olan? “
– “ Kaan Bey, bildiğiniz gibi ben Selim Bey’in avukatıyım. Oğlunu kaybettiği gün hapse girdi. Oldukça zor dönemlerden geçti. Kendisine oğlu üzerinden bir tuzak kuruldu. Sahip olduğu servetin neredeyse yarısını kaptırdı. Bu da yetmezmiş gibi, maalesef bir anlık öfke ile birini öldürdü ve hapse girdi.”
– “ Evet, bu durumu biliyorum. “
– “ Selim bey’in oğlundan başka kimsesi yoktu. O hapisteyken şirketle ben ilgilendim. Fakat geçen hafta yaptığımız görüşmede benden bir şey yapmamı istedi. “
– “ Nedir o? “
– “ Şirketin başına sizin geçmenizi istiyor efendim. “
– “ Ben mi? Şaka yapıyor olmalısınız. “
– “ Hayır Kaan Bey. Selim Bey bu konuda çok ciddi. Şirketin başına sizin geçmenizi ve size her konuda destek olmamı istiyor. “
– “ Böyle bir şeyi kabul edemem. Selim abiyi çok severim, ama gerçekten bunu kabul edemem. “
– “ Kaan bey; sizden ricam, bu konuyu Selim beyle görüşmeniz. Lütfen kendisiyle konuşun. Sizi ikna edemezsem, bana çok kızacak emin olun.”
– “ Peki. Bugün için bir görüşme ayarlayabilir misiniz? “
– “ Tabii ki. Hatta buyurun beraber gidelim. Avukatı olduğum için, mesai saatleri içerisinde istediğim zaman görüşebiliyorum. Rica ederiz, siz de ziyaretçi olarak görüşürsünüz. “
– “ Tamam o zaman gidelim. “

Birlikte yola çıktılar. Yolculuk sırasında Kaan, Selim’e ne diyeceğini düşünüyordu. Onu kırmak istemiyordu. Ama bu teklifi de kabul edemezdi.

Hapishaneye vardılar ve avukat yönetimle görüşmeye gitti. Birkaç dakika sonra geldi ve birlikte görüşme salonuna geçtiler. Çok geçmeden Selim bey de geldi.

– “ Kaan, hoş geldin oğlum. “
– “ Hoş bulduk Selim abi, nasılsın? Burada üzmüyorlar değil mi seni? “
– “ Hayır Kaan’ım. Sen gittin ama hala namın burada duruyor. “

Bu sözün üstüne dudaklarda tebessüm oldu ve devam ettiler.

– “ Efendim, Kaan beye teklifinizi ilettim. Fakat pek olumlu bakmadılar. Ben de bunun üzerine sizin yanınıza davet ettim. “
– “ Kaan, biliyorum oğlum. Sana büyük bir sorumluluk yüklüyorum. Ama senden başka güvenebileceğim kimse yok. Bu şirketi, tırnaklarımla kazıyarak kurdum. Oğluma güzel bir miras bırakmak istiyordum. Ama olmadı.

Selim beyin gözleri dolmuştu. Yutkundu ve konuşmaya devam etti.

– “ Benim de durumum malum. Daha uzun bir süre buradayım. Gözüm kapalı güvenebileceğim tek kişi sensin.”
– “ Selim abi çok teşekkür ederim. İnan gurur duydum. Ama ben bunu kabul edemem abi. Ben mütevazi bir hayat yaşamaya alıştım. Bu kadar büyük bir sorumluluk beni aşar.”
– “ Hayır oğlum, sen kendindeki cevheri göremiyorsun henüz. Ben adamı gözünden tanırım. Kaldı ki burada 3 yıl seninle birlikteydik. Her saatimiz birlikte geçti oğlum. Ben sendeki o ışığı gördüm. Lütfen kırma beni. Ayrıca bu teklifi sana yapmamın başka bir sebebi daha var.”
– “ Nedir abi? “
– “ Hikmet, sen bizi biraz yalnız bırak. “

Avukatı dışarı çıkardı. Söyleyeceklerini sadece Kaan’ın bilmesini istiyordu.

– “ Bak Kaan. Benim oğlumu uyuşturucu belasına bulaştıran, onu benden koparan, şirketimin %49’unu hileyle alan kişi, öldürdüğüm Latif’in oğlu Serdar’dır. “
– “ Biliyorum abi. “
– “ Biliyor musun? “ dedi Selim, şaşkın bir şekilde.
– “ Evet abi. Bu sabah babamla konuştuk ve taşlar yerine oturdu. Serdar benim çocukluk arkadaşım. Hapse girene kadar yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Ama sonra ne olduysa olmuş ve Serdar zengin olmuş. Hatta… “

Hatta dedi ve sustu Kaan. Gözlerini kapattı, dişlerini sıktı.

– “ Hatta ne oğlum? “
– “ Hatta, benim çocukluk aşkımla, hapisten çıkınca evleneceğiz dediğim en sevdiğimle evlenmişler. “

Selim, bunları duyduğuna inanamıyordu. Kaderin acı bir oyunuydu bu. Oğlunun hayatını çalan adam, aynı zamanda en yakın arkadaşının da sevdiği kızı çalmıştı. Yeşilçam filmlerini aratmayacak bir senaryo kuruluydu sanki. Oyun belli, oyuncular belli. Peki ya filmin sonu?

– “ Çok üzüldüm oğlum. Bu kadar tesadüf… Ne diyeceğimi bilemiyorum. “
– “ Önemli değil Selim abi. Kaderimde bu da varmış. Ama sevdiğim kızla yani Melek’le görüştüğümde, Serdar’ın onu evlenmeye zorla ikna ettiğini anladım. Zaten ikisini de çok iyi tanıyorum. Özellikle Melek’i. Böyle bir şey yapacak kadar aşağılık biri değil. Serdar onu nasıl tehdit etti, evlenmeye nasıl ikna etti bilmiyorum. Ama öğreneceğim. “
– “ Bak Kaan. Şirketin başına geçmeni istememin bir diğer nedeni de buydu işte. “
– “ Nasıl yani? “
– “ Ben o gün, aslında Serdar’ı öldürmeye gitmiştim. O an hedefimde o vardı. Ama ne olduysa, Latif’i öldürdüm. Yaptığım çok yanlıştı. O günden beri bu pişmanlıkla yaşıyorum inan. Senden, Serdar’ın elindeki her şeyi almanı istiyorum. Onu beş parasız bırakana kadar durma. Ama bunu asla kaba kuvvetle yapma oğlum. Her şeyi kitabına uygun yap. Onun oyunlarına, tuzaklarına sakın düşme. Oyun kuran sen ol. Elinde ne var ne yoksa al ve uyuşturucu ile mücadele derneğine bağışla. Gençler bu illetten kurtulsun.

Kaan bir müddet sessiz kaldı. Serdar’dan alınacak bir intikamı vardı. Her ne kadar kendisi kabul etmese de, Melek’in onunla zorla evlendiğini biliyordu. Hem Serdar’dan intikam almak, hem Melek’i geri kazanmak için, Selim’in yaptığı bu teklifi kabul etmeliydi. Çünkü Serdar çok zengindi. Onunla baş etmek için, en az onun kadar zengin olmalıydı. Eğer Selim Bey’in teklifini kabul ederse; hem Melek’i geri kazanacak, hem Serdar’dan intikam alacak, hem Selim Abisinin intikamını alacak, hem de Serdar’ın hak etmeden kazandığı paralar, yardım kuruluşuna gidecekti.

– “ Tamam Selim Abi, istediğini yapacağım. O şerefsizden, ikimizin de alacak bir intikamı var. “
– “ Aslanım benim, işte bu. Avukat Hikmet, sana bu konuda yardımcı olacak. Hem şirketle ilgili, hem de hukuki olarak bilgisi üst seviyededir. Tüm bağlantılarını onun aracılığı ile kurabilirsin. “
– “ Tamamdır abi. Gereken ne ise yapacağım. Ha, bundan sonra kanunsuz asla bir işim olmaz. O zor günleri tekrar yaşamak istemiyorum. Sen içini ferah tut. Her şeyi legal olarak yapacağım. “
– “ Canımsın. Beni de haberdar edin mutlaka gelişmelerden. “

Vedalaşarak ayrıldılar. Avukat Hikmet, Kaan’ı şirkete götürdü. Burada gerekli evraklar imzalandı ve Kaan resmen şirketin yönetim kurulu başkanı oldu. Ama bir sorun vardı; Kaan ne şirket yönetimi ile ilgili ne de inşaat sektörü ile ilgili neredeyse hiçbir şey bilmiyordu. Bu yüzden ilk iş olarak; içinde bulunduğu sektörü araştırmaya başladı. Tabii bu konuda en büyük destekçisi, şüphesiz Avukat Hikmet’ti.

Mahallede ise büyük bir merak hâkimdi. Mahmut Bey, avukat Hikmet’in Kaan’la ne konuşacağını çok merak ediyordu. Kuruyemişçide oturmuş çayını içerken Mustafa geldi.

– “ Merhaba Mahmut amca, nasılsın? “
– “ İyiyim Mustafa’m, sen nasılsın? Göreve nasıl gidiyor? “
– “ Napacaksın be Mahmut amcam. Aynen devam. Ama çok yorulduk. Teşkilatta doğru dürüst adam kalmadı. İki kişilik çalışıyoruz desem yalan olmaz. “
– “ Zor be oğlum sizin işler. Ama en azından 2 maaş alıyorsunuzdur. “

Mustafa ve Mahmut bey gülümsediler.

– “ Ah be amcam, nerdeeeee. Polis hiç evine gitmese, 24 saat çalışsa da aynı maaşı alır. İşte sözde devlet memuruyuz. Bir memur haftada 40 saatten fazla çalışmaz, çalışsa da mesai ücreti alır. Ama polisin kimsesi yok ki. İsteyen; istediği gibi, istediği kadar çalıştırabiliyor işte. Yine de ümidimizi koruyoruz. Bir gün elbet bize de hak ettiğimiz değer verilecek.
– “ İnşallah oğlum. İnan hep dua ediyorum sizlere. Bu ülke çok badireler atlattı. Ama askerimiz ve polisimiz sağ olsun. Hepsini defettik çok şükür.”
– “ Öyle amcam. Kaan nerelerde? Yatıyor mu hala uykucu? “
– “ Yok be oğlum. Kaan’ı bilmez misin? Sabah 8 dedi mi ayakta kerata. Dün bir avukat geldi. Selim Hanzadeoğlu’nun avukatıymış. Kaan’la çok önemli bir şey görüşmem gerekiyor dedi, kartını bıraktı. Kaan da onunla görüşecekti. Ama ne yaptılar bilmiyorum. Rahatsız etmeyeyim diye aramıyorum. “
– “ Alla alla, beni de aramadı. Dur sen, ben bi arayayım “

Mustafa dışarı çıktı ve Kaan’ı aradı. Telefon çaldı ama açılmadı. ‘ Meşgul herhalde ‘ dedi ve müsait olunca aramasını söyleyen bir mesaj yazdı. Mahmut amca ile vedalaşıp çıktı.

Eve doğru düşünceli bir şekilde yürürken Murat seslendi: “ Mustafa! “

Mustafa dönüp baktı ve gülümsedi:

– “ Murat, ne haber kardeşim? “
– “ İyilik sağlık, oğlum seslenmesek hiç pas veremeyeceksin. “
– “ Ya kafam biraz dalgın be Murat. İnan dikkat etmemişim hiç. “
– “ Hayırdır Mustafa. Neyin var? “
– “ Bizim Kaan’ı düşünüyorum. Çocuk çok sarsıldı bu son olaylardan sonra. “
– “ Of hiç hatırlatma. Bu Serdar’ın ağzını burnunu dümdüz edesim geliyor. Yav arkadaş, bizim mahallede kardeşin sevdalısına yan gözle bakılmaz. Bu adamla yıllarımız geçti. İnanamıyorum ya. Ama Melek’e de çok kızgınım. Hadi Serdar ciğersiz çıktı. E be bacım, sen nasıl yaptın bunu. “
– “ Aynen kardeşim. Elbet bunun da kokusu çıkar, boşver. Neyse Murat, ben eve gidiyorum. Sonra uğrarım yanına. “
– “ Tamamdır Mustafa’m, dikkat et kendine. “

Mustafa yürüyerek evine gitti. Kapıyı çaldı ve eşi Yasemin açtı.

– “ Mustafa, anahtarın yok mu senin? Şimdi uyuttum kızı, uyandıracaksın. “
– “ Uyansın ya, özledim kızımı. “ dedi gülümseyerek.
– “ Senin için demesi kolay. Ben neler çekiyorum hiç düşünmüyorsun tabi.”
– “ Tamam hayatım tamam, takılıyorum sana. “
– “ Sofrayı hazırlayayım mı aşkım? Karnın aç mı? “
– “ Hazırla hayatım, bir şeyler atıştırayım da çıkacağım.”
– “ Hayırdır, nereye gideceksin? “
– “ Bizim Kaan’ın yanına gideceğim. Bu aralar onu yalnız bırakmamam lazım. “
– “ Haklısın canım. Kaan abinin sana ihtiyacı vardır. Yanında ol.“

Ayşenur ve Mustafa, 3 yıl önce evlenmişlerdi. 1.5 yıl önce de Sibel isminde bir kız çocukları olmuştu. Gayet mutlu bir aile yaşantıları vardı. Her ne kadar Mustafa çok fazla mesai yapsa da, Ayşenur onu hiç üzmüyordu. Zaten ağır bir iş temposu yaşayan polislerin, aile yaşantılarında mutsuz olduklarında, psikolojilerinin inanılmaz bozulduğunu biliyordu. En fazla intihar eden meslek grubuydu çünkü. Bu yüzden eşine sahip çıkıyordu.

Ayşenur ve Melek, birbirlerinin en iyi arkadaşıydı. Mustafa ne zaman Ayşenur’a Melek hakkında bir şeyler söyleyecek olsa; “ Sus, günahını alma kızın. Kim bilir ne sıkıntısı vardı “ diyerek geçiştiriyordu. Mustafa, kimi zaman Ayşenur’un bazı şeyleri sakladığını düşünüyordu. Çünkü Ayşenur’u uzun süredir tanıyordu. Melek’le arası da çok iyiydi. Ama eşine sorduğunda, “ Bir şey bilmiyorum “ yanıtını alıyordu.

Kaan, avukat Hikmet tarafından şirket çalışanları ile tek tek tanıştırılıyor, şirketin genel işleyişi hakkında bilgiler alıyordu.

Kaan’ın hapisten çıkışı Serdar’ın kulağına gitmişti. Selim Bey’in şirketin başına Kaan’ı geçirdiğini duyunca, inanılmaz sinirlendi. Serdar, oldukça zeki ve gözü kara biriydi. Melek’in Kaan’a olan aşkı, onu yiyip bitiriyordu. Hanzadeoğlu şirketinin düşüşü, onun da yükselişi anlamına geliyordu. Kaan’ın bu konularda acemi olması, onu rahatlatıyordu. Ama yine de Kaan’ı tekrar hapse göndermek onun için en iyi çözümdü. En kötü ihtimalle de ölmesi gerekiyordu. Böylece Melek ile yakınlaşma ihtimali de tamamen ortadan kalkacaktı.

Yanına Ekrem’i çağırdı. Ekrem, Serdar’ın sağ koluydu. Bütün kirli işlerini o yapıyordu. Serdar’ın görünmeyen kirli yüzüydü.

– “ Ekrem, sana söylediğim kişiyi araştırdın mı? “
– “ Evet patron, araştırdım. Bankadan çektiği kredileri ödeyemiyormuş. Maddi olarak bitik durumdaymış. Şirketten avans çekmiş. Şirkette maaşından kesmiş. 2 çocuğu ve karısı ile oldukça zor zamanlar geçiriyormuş. “
– “ Güzel, tam sevdiğim insan tipidir bu. Paranın sıcaklığını gösterdin mi, her şeyi yapar mecburiyetten. “
– “ Evet patron. Emrin nedir? “
– “ Şimdi o adama gidiyorsun ve… “

Serdar, Ekrem’e yapacaklarını anlattı. Ekrem’de vakit kaybetmeden yola koyuldu.

Kaan, şirketi dolaştıktan ve çalışanlarla tanıştıktan sonra odasına geçti. Çok lüks döşenmiş bir odaydı. Kendisini hala yabancı gibi hissediyordu. Ama alışması lazımdı.

– “ Kaan Bey, şirketi nasıl buldunuz? “ dedi avukat Hikmet.
– “ Gayet güzel, ama bu yükün altından kalkabilir miyim bilmiyorum.”
– “ Merak etmeyin efendim, ben her konuda sizin yanınızda olacağım. Ayrıca hem Selim Bey’in hem de benim çok güvendiğimiz birkaç kişi de, size her türlü sorunda yardımcı olacaklar. “
– “ Hayırlısı diyelim o zaman “

Tam bu esnada, sekreteri odanın kapısını tıklatıp içeri girdi, heyecanlı bir şekilde.

– “ Efendim, polisler geldi. Şirkette arama yapacaklarmış. Baksanız iyi olur “

Kaan ve Hikmet birbirlerine baktılar. Kaan;

– “ Hikmet Bey, bilmediğim bir problem var mı?
– “ Hayır efendim, ama şimdi öğreniriz ne olduğunu. “

Aşağı indiler ve gelen polislere; konunun ne olduğunu, arama emirlerinin olup olmadığını sordu avukat. Polisler, savcılıktan alınan arama emrini gösterdi ve şirketi aramaya başladılar.

– “ Hikmet Bey, neler oluyor? “ dedi Kaan.
– “ Efendim, bir ihbar almışlar. Geçtiğimiz gün yapılan ihalede, rüşvet verdiğimizi söyleyen bir başvuru olmuş. Şirket hesaplarını kontrol edeceklermiş. Ayrıca muhasebe bölümünde çalışanların tek tek ifadesi alınacakmış. “
– “ Hikmet Bey, böyle bir şey yok değil mi? Eğer varsa lütfen söyleyin. “
– “ Hayır efendim, kesinlikle böyle bir şey söz konusu değil. Selim Bey’in bu konularda kesin tavrı vardır. Asla kul hakkına girilmeyecek, asla yasadışı bir faaliyette bulunulmayacak diye. O yokken de aynı şekilde yürüttük şirketi. “
– “ Tamam o zaman, korkulacak bir şey yok. Polisler görevlerini yapsınlar. Siz de yardımcı olun kendilerine lütfen. “
– “ Peki efendim. “

Polisler, bir yandan şirket çalışanlarının ifadelerini alırken, diğer yandan şirketin mali hesaplarını kontrol ediyorlardı. Kaan ve Avukat Hikmet’de orada bulunuyorlardı. Yaklaşık yarım saat sonra, polislerden biri amirinin kulağına bir şey fısıldadı ve eline bir kağıt verdi. Amir, Kaan ve Hikmet’e dönerek,

– “ 15 Kasım 2017 günü, saat 14:48 ‘de, şirket hesabından 500 bin TL’lik bir para çıkışı olmuş, Asım Demirkurbuz adına. Kimdir bu Asım? “

Kaan avukata döndü ve “ Hakikaten kim bu “ der gibi kafasını salladı.

– “ Bizim muhasebe müdür yardımcımız memur bey. Ama bu para çıkışından haberimiz yoktu. İsterseniz kendisini hemen çağırtayım. “
– “ Lütfen çağırın. Acele olarak buraya gelsin. “

Hikmet, Asım’ın telefonunu aradı ama kapalıydı. Hemen şoförünü çağırdı ve Asım’ın evine gitmesini istedi. “ Onu bulmadan gelme “ diye de tembihledi.

Polis amiri, konuşmasına devam etti.

– “ Bakın, bu iş gerçekten çok ciddi. Asım Demirkurbuz, ihaleyi düzenleyen idare müdürüyle birkaç kez telefon görüşmesi yapmış. Ayrıca Asım Demirkurbuz’un banka hesabından, idare müdürüne 500 bin TL’lik bir para transferi olmuş. Eğer ona ulaşamazsak, bu sizi oldukça sıkıntıya sokar. Kendisinin vereceği ifade çok önemli. “
– “ Nasıl olur, bu adam 15 yıldır bu şirkette çalışıyor. Bu işte başka bir iş var memur bey. “
– “ Avukat bey, bütün kayıtlar elimizde. Dediğim gibi; kendisinin ifadesini alamazsak, bu iş size patlayacaktır. “

Kaan, neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Avukata işaret etti ve odasına çıktılar.

– “ Hikmet Bey, şu işin aslını bana anlatın. “
– “ Efendim, inanın hiçbir şeyden haberim yok. Asım, 15 yıldır bu şirkette çalışır. Hiç yanlışını görmedim. “
– “ Bana muhasebe müdürünü çağırır mısınız? “
– “ Tabii Kaan Bey. “

Kaan, muhasebe müdürüyle görüşmek istiyordu. Kayıtlarda böyle bir para çıkışı olduysa, mutlaka onun da haberi vardır diye düşündü. Muhasabe müdürü Şefik Bey geldi.

– “ Buyurun Şefik Bey “ dedi ve koltuğu işaret etti eliyle.
– “ Teşekkürler Kaan Bey “
– “ Selim Bey, sizinle çok eski arkadaş olduğunu söylemişti. Size çok güveniyor. Fakat bugünkü olayda haberinizin olup olmadığını merak ettim. Yani para çıkışından haberiniz var mıydı? “
– “ Hayır efendim, yoktu. Hesapları günlük takip ederim normalde. Ama geçen ay, bir operasyon geçirmiştim. Kasım ayının hesaplarını Asım kapatmıştı. Böyle bir şeyi nasıl yaptı aklım almıyor. Ama geçmişe dönük olarak kontrol yapmam lazımdı. Bunda benim de hatam var. Özür dilerim. “
– “ Peki, Asım’da son zamanlarda bir değişiklik var mıydı? Size garip gelen hareketleri oldu mu? “
– “ Aslında evet. Asım birkaç ay önce avans çekmişti. Kendisine sebebini sorduğumda, ‘ Oğlumu ameliyat ettirmem lazım ‘ demişti. Oğlu bir trafik kazası geçirmişti geçen yıl. Bazı ameliyatları olması gerekiyor. Bunları da sağlık bakanlığı karşılamıyor maalesef. “
– “ Anladım. Tamam Şefik Bey, teşekkür ederim, çıkabilirsiniz. “

Kaan, Asım’ın böyle bir şey yapabileceğine yavaş yavaş ikna oluyordu.

– “ Hikmet Bey, bu Asım bulunamazsa bize ne gibi yaptırımları olur? “
– “ Eğer Asım bulunamazsa ya da bu işi bizim yaptırdığımızı söylerse; o zaman şirketin yönetim kurulu başkanı olduğum için bu suç bana dönecektir. Burada kamu kurumlarıyla ilgili bir ihale yapılmadığından, rüşvet kapsamında değerlendirilmeyecektir. T.C.K. 235/3-b kapsamında işlem görecektir. Muhtemelen 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası alacağım. Burada en iyi ihtimalle hükmün açıklanması geri bırakılır. Yani 5 yıl içerisinde benzer bir suça karışmamam gerekir. En kötü ihtimallede para cezasına çevrilir. Fakat asıl kötü olan, piyasadaki konumumuza yapacağı darbe olacaktır. Eğer bu suç oluşursa, mutlaka haber olacağız ve sektörde tutunmamız imkansıza yakın olacaktır. “
– “ O zaman bizim bu Asım’ı bulmamız gerekiyor. “
– “ Evet efendim. “

Kaan, avukattan müsaade istedi ve odasında düşünmeye başladı. Bir an aklına mahallenin oto yıkamacısı Murat geldi. Murat bitirim bir çocuktu. Hem çevresi çok genişti, hem de kafası çok iyi çalışırdı. Hemen Murat’ı aradı.

– “ Murat, acele yardımına ihtiyacım var. Vereceğim adrese gelebilir misin?”
– “ Tabii ki kardeşim. Hemen çıkıyorum, sen konum at bana. “

Kaan telefonu kapattıktan sonra sekterini çağırdı. Asım’la ilgili tüm bilgileri, 10 dakika içerisinde getirmesini istedi. Asım’ın nereye gitmiş olabileceği hakkında bir fikir sahibi olmak istiyordu. Zaten Hikmet, Asım’ın evine birini göndermişti. O yüzden farklı noktalar hakkında inceleme yapmak istiyordu.

Bu sırada Serdar’ın ise keyfine diyecek yoktu. Hanzadeoğlu şirketi içindeki köstebeğinden, durumla ilgili sürekli haber alıyordu. Şirketi bitirmek için, oldukça önemli bir hamleydi bu. Kaan’ın şirketin başına geçtiği gün böyle bir haberin duyulması ise, keyfini iki kat arttırıyordu.

– “ Ekrem, bu Asım denen adam ortalıktan kaybolacak değil mi? Bir aksilik olmasın. Ortaya çıkarsa, bülbül gibi şakır bu korkudan. “
– “ Durumun ciddiyetinin farkında patron. Zaten oğlunu bizim özel hastaneye yatırdık. Kendisine de 250 bin TL verdik, ortadan kaybolması için. ‘ Aileni de arkandan yollayacağız ‘ dedik. “
– “ Güzel, aferin. Bir aksilik olsun istemiyorum. “

Kaan, sekreterinin getirdiği dosyaları inceliyordu. Asım’ın annesi 13 yıl önce, babası ise 20 yıl önce ölmüştü. Bir erkek kardeşi vardı. Ama o da yurt dışında yaşıyordu. Eşi ve 2 çocuğundan başka kimsesi yoktu. Oldukça kaliteli bir aracı vardı. Ama geçen 2 ay önce satmıştı. ‘ Bu adamın çocuğu hasta. İstanbul gibi bir yerde, yürümekte zorlanan bir çocuğu otobüsle hastaneye götüremezsin. Taksi tutsan, astarı yüzünden pahalıya gelir. Bu adamın mutlaka bir arabası olmalı. ‘ diye düşündü. Hemen Mustafa’yı aradı.

– “ Mustafa, sana işim düştü kardeşim. Acil yardımın lazım. “
– “ Tabii Kaan’ım ne demek. “
– “ Sana bir T.C. kimlik numarası ve isim-soyisim versem, bana üzerine kayıtlı bir arabasının olup olmadığını öğrenebilir misin? “
– “ Tabii ki kardeşim, sen ver bilgileri. “

Kaan, Asım’ın kimlik bilgilerini Mustafa’ya verdi. Tam bu esnada odaya Murat geldi. Birbirileriyle selamlaştıktan sonra Kaan olanları kısaca Murat’a anlattı. Bir yandan onun araştırmasını istiyordu. Yaşadığı mahalleye gidip, bir takım bilgiler toplamasını istedi.

Yaklaşık 10 dakika sonra Mustafa aradı.

– “ Kaan, adamın üzerine kayıtlı bir araba varmış ama satmış. Şu an üzerine kayıtlı bir araba yok. “
– “ Yapma be kardeşim. Offff. “ demişti ki, Mustafa cevapladı hemen.
– “ Dur be kardeşim, hemen üzülme. Mernisten karısının ve çocuklarının bilgisine ulaştım. Adam geçen ay karısının üzerine bir araç almış. “
– “ Yav Mustafa, baştan söylesene şunu “ dedi Kaan gülerek.
– “ Bitirtmiyorsun ki oğlum. “
– “ Mustafa, senden bir ricam daha var. Bu aracın en son nerede görüldüğünü öğrenmem lazım. Mobese kameralarına baktırabilir misin? “
– “ O iş biraz zor işte kardeşim. Oğlum ben sıradan bir trafik polisiyim. Ne sandın sen beni, İstanbul Emniyet Müdürü mü “
– “ Kardeşim durum acil. Nasıl yaparız? Bu aracın en son görüldüğü yer lazım bana. “
– “ Neden lazım olduğunu sormayacağım. Belli ki önemli. Bana bi 5 dakika ver. Şansımı bir deneyeyim. “
– “ Eyvallah kardeşim adamsın. Bekliyorum. “

Kaan, Mustafa’dan telefon beklerken, bir yandan da Asım’ın neden böyle bir şey yaptığını düşünüyordu. Parayı kendi hesabına alsaydı, ihtiyacı olduğu için böyle bir şey yaptığını anlayacaktı. Ama parayı, ihale için başka birine yollamıştı. ‘ Bizim şirketin ihale kazanıp kazanmaması neden bu kadar önemli onun için? Bu adam maaşlı çalışan biri sonuçta. İhaleyi almasa şirket batacak desem, o da değil. Bu rakamlara göre çok önemli bir ihale gibi görünmüyor. ‘ diye aklından geçirdi. O an gözü, masanın üzerinde duran bir gazeteye ilişti. Gazetenin ilk sayfasında Serdar’ın resmi vardı. Son yaptığı proje olan ‘ Gençpınar Basın Ekspres Projesi ‘ ile ödül almıştı. O an, Asım’ın Serdar’ın adamı olabileceği aklına geldi. ‘ Asım ya Serdar’ın adamı ya da onun satın aldığı biri ‘ diye düşündü. Kulağa oldukça mantıklı geliyordu.

Tam bunları düşünürken Mustafa aradı.

– “ Kaan, mobesede çalışan devremi aradım. Plaka tanımlama sistemine baktı. Bu araç en son, “ Özel Gençpınar Hastanesi girişinde kameralara yakalanmış. Ondan sonrası yok. “
– “ Eyvallah kardeşim, bu benim için yeterli. Çok saol. Ben seni arayacağım. “

diyerek telefonu kapattı. Koşar adımlarla aşağı indi ve şirketin kendisine tahsis ettiği otomobile atladı. Telefonunun navigasyon programına hastanenin adresini girerek yola çıktı.

Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuktan sonra hastaneye vardı. Danışma bölümüne gidip, Asım’ın isim ve soyismini verdi. Ama böyle biri yoktu. Aklına oğlu geldi. Bu kez Asım’ın oğlunun ismini verdi ve 305 numaralı odada yattığını öğrendi. Hemen odaya çıktı. Kapıyı çaldı ve içeri girdi. Ama içeride Asım yoktu. Bir kadın ve 2 çocuk vardı.

– “ Afedersiniz, siz Asım Bey’in eşi misiniz? “ dedi Kaan.
– “ Siz kimsiniz, neden soruyorsunuz? “
– “ Ben Asım’ın çalıştığı şirketin yönetim kurulu başkanıyım. Siz Asuman Hanım’sınız değil mi? “
– “ Evet, buyurun, ne istemiştiniz? “
– “ Dışarıda biraz konuşabilir miyiz Asuman Hanım? “

Kaan, konuşmayı çocukların duymasını istemiyordu. Duyacaklarını kaldıramayabilirlerdi.

– “ Bakın Asuman Hanım. Eşinizin başı dertte. Birileri ona tuzak kurmuş. Ben de onu bulup, bu tuzağı kuranlara gereken cevabı vermek istiyorum. Lütfen bana yardımcı olun. “

Asuman Hanım nedense çok şaşırmamıştı. Çünkü Asım ona bazı şeylerden bahsetmişti. Ama çok fazla detay vermemişti.

– “ Asım bana bir şeylerden bahsetti. Birilerinin ona çok para verdiğini, oğlumuzun tedavisinin karşılanacağını ve daha sonra yurt dışına kardeşinin yanına gideceğimizi söyledi. Bunların nasıl olacağını sorduğumda, ‘ merak etme her şey yolunda ‘ demişti. “
– “ Peki şu an nerede? “
– “ Gerçekten bilmiyorum. Bana ‘ Siz hastaneye gidin. Birileri gelir beni sorarsa bir şey söylemeyin, ben seni ararım ‘ dedi. “
– “ Anladım. Bakın, sizi ararsa yerini mutlaka öğrenin. Ama ona fark ettirmeyin. Şirketten aldığı paranın hepsini ben karşılayacağım. Çocuğunuzun tedavisi ile de ilgileneceğim. Böylece kaçarak yaşamak zorunda kalmayacaksınız. “

Asuman Hanım Kaan’a inanmıştı. Asım 15 yıldır bu şirkette çalışıyordu. ‘ Bu şirketin ekmeğini yedik bu kadar sene. Şimdi de bu insanların parasını mı çalacağız? Benim çocuğum haram parayla iyileşeceğine, helal para ile ölsün daha iyi. ‘ diye geçirdi içinden ve Kaan’a dönerek “ Tamam, siz bana numaranızı verin. Beni aradığında, ben de sizi arayacağım “ dedi.

Kaan hastanenin kapısından çıkarken Murat aradı;

– “ Kaan, mahalleyi sorup soruşturdum. Bir tek yan komşularıyla muhabbeti varmış bunların. Onlar da bir tek; çocuklarının hasta olduğunu ve dün akşam bir ambulansın gelip, çocuklarını aldığını söyledi. Özel bir hastaneye gitmişler kardeşim. “
– “ Evet biliyorum Murat. Şu an o hastanedeyim. Başka bir şey yok mu? “
– “ Bir de şey var kardeşim. Ne kadar önemli bilmiyorum ama, bu sabah bir evden eve nakliye şirketi gelip, bunların tüm eşyalarını yükleyerek götürmüşler. “
– “ Hangi şirket olduğunu öğrenebilir misin peki? “
– “ Kapısına gelen bir nakliye şirketinin adına kaç kişi bakar ki? Yine de bi sorayım bakalım. “

Murat telefonu kapattı. Kaan’da avukatı aradı ve polisin Asım hakkında bir bilgi bulup bulamadığını sordu. Avukat Hikmet, polisin her yerde onu aradığını ama henüz bulamadığını söyledi. Kendi şoförünün de Asım’ın izine rastlayamadığını söyledi. Kaan ‘ Tamam ‘ diyerek telefonu kapattı. Aracına binip, şirkete doğru yola çıktı.

Bu esnada Murat aradı.

– “ Kaan, şanslıyız kardeşim. Bu evden eve nakliye firması biraz iştahlıymış. Müşteri bulurum ayağına yerlere el ilanı atmış. Ayrıca bu adamın komşularına kartvizitlerini bırakmışlar. İKİZ ELLER EVDEN EVE NAKLİYE imiş firmanın adı. “
– “ Süpersin Murat’ım. Şimdi o kartta yazan adrese gitmeni istiyorum. Ne yap ne et, eşyayı nereye götürdüklerini öğren. Sen yaparsın kardeşim. “
– “ Ayıpsın be reis. Bizim elimizden bi uçan bi kaçan kurtulur. “

Tüm bunlar yaşanırken, Mustafa da meraktan ölmek üzereydi. ‘ Bu Kaan neler yapıyor yine ‘ diye geçiriyordu içinden. ‘ Ben en iyisi berbere gideyim de tıraş olayım ‘ dedi.

Berber Kasım’ın dükkanına girdi.

– “ Ooo mahallemizin Kolombosu gelmiş. Kalkın ulan ayağa “ dedi gülümseyerek. Mustafa da gülümseyerek karşılık verdi;
– “ Yav Kasım abi, her seferinde Kolombo diyorsun. Kolombo ne anlar trafikten “
– “ O da doğru len bizim oğlan. Kolombo kimmiş “
– “ Abi, sen her zamanki gibi yap bir şeyler. “
– “ Tamam aslanım, sen arkana yaslan bakalım. “

Bu esnada çaylar söylendi ve muhabbet devam ediyordu. Kasım aynadan Mustafa’ya baktı ve;

– “ Mustafa, birkaç gündür mahallede yabancı adamlar geziyor. Biraz garip tipler. Özellikle bu bizim Kaan’ın evinin oralarda ve Mahmut Abi’nin kuruyemişçisinin civarında görüyor bizim çocuklar. Hayırdır, var mı bildiğin bir şey? “
– “ Yok be Kasım abi. Nereden bileyim ben? Emin misin peki? Mahalleden ya da mahalledekilerin tanıdıkları olamaz mı? “
– “ Sen benim ne zaman boş konuştuğumu gördün Mustafa’m “
– “ Haklısın abi. Sizin çocuklara söyle de, çaktırmadan şu adamların fotoğraflarını çeksinler. Ben de biraz araştırayım. “

Tıraş bittikten sonra Mustafa kalktı. Her şey daha garip bir hal almaya başlamıştı. Kaan’ın sorduğu isimle, mahallede gezen bu yabancılar arasında bir bağ mı vardı? ‘ Neler oluyor yahu ‘ diye söylendi.

Kaan odasında bu konuları düşünürken telefonu çaldı. Arayan Murat’tı.

– “ Reis, eşyaların nereye götürüldüğünü öğrendim. Şimdi yoldayım, verilen adrese doğru gidiyorum. “
– “ Süpersin be Murat. Neredeymiş peki? “
– “ Anadolu Yakasına götürmüşler. Kartal Topselvi’deymiş. “
– “ Tamamdır kardeşim. Haberini bekliyorum.”

Tam bu sırada odanın kapısı çalındı. Avukat Hikmet içeri girdi.

– “ Efendim, size söylemek istediğim bir şey var. “
– “ Buyurun Hikmet Bey. “
– “ Muhasebe kayıtlarında, Asım’ın hesabına 500 bin TL çektiği görünüyor. Fakat kasadan çıkan bir para olmamış. Yani sadece kağıt üstünde böyle bir para çıkışı olmuş. “
– “ Nasıl yani? Asım, hesabına para çıkışı olmuş gibi göstermiş ama bu parayı almamış, doğru mu? “
– “ Evet efendim. “
– “ O zaman bize karşı kurulan bir tuzak olduğu kesinleşmiş oldu. Demek ki birileri, Asım’a bu 500 bin TL’yi verdi. Ya da Asım’ın hesabından bu ihale sorumlusunun hesabına yolladılar. Peki bu paranın yattığı kişi yakalanmış mı? “
– “ Evet Kaan Bey. Kendisi şu an gözaltında ve sorgusu yapılıyor. “
– “ Peki ifadesine ulaşabiliyor muyuz? Bu adam neler diyor? Ne anlatıyor? Öğrenebilir miyiz? “
– “ Biraz zor ama şansımı denerim. “
– “ Lütfen, bu konuyu araştırın. Sizden haber bekliyorum.”

Kaan; şirketin başına geçtiği ilk gün, böyle bir olayla uğraşıyordu. Bir an önce bu olayı kapatmak ve asıl amacına odaklanmak istiyordu. ‘ Polisin bile bulamadığı birini, biz nasıl bulacağız ki ‘ diye düşünüyordu. Fakat umudunu yine de kaybetmiyordu.

Kaan avukatla konuşmuştu. Davanın incelenmesi ve karar varılması biraz uzun sürebilirdi. Aslında Asım’ı bulmak için vakitleri vardı. Ama bu olay her an basına yansıyabilirdi. İşte bunun önüne geçmek için, Asım’ı bir an önce bulmaları gerekiyordu. Murat’tan gelecek iyi haberleri bekliyordu.

Yaklaşık 1 saat sonra, Kaan’ın telefonu çaldı. Murat arıyordu. Büyük bir heyecanla telefonu açtı.

– “ Murat, bana güzel bir şeyler söyle “
– “ Üzgünüm reis. Burası bir depo. Eşyaları depoya indirmişler. Deponun sahibiyle de konuştum. Bu adam depoyu 1 yıllığına kiralamış. Kirayı da peşin vermiş. Ama dükkan sahibine verdiği telefon kapalı. “
– “ Tamam Murat sağ olasın. Şimdi senden bir şey daha rica edeceğim. Senin çocukları alıp, Özel Gençpınar Hastanesine gitmeni istiyorum. Çocukları oraya yerleştir. Asım’ın fotoğrafını onlara da ver. Eğer hastaneye gelirse mutlaka haberim olsun. “
– “ Tamamdır reis. “

Kaan, Asım’ın karısı Asuman Hanım’ın kendisini arayacağına inanıyordu. Ama işini şansa bırakamazdı. Çocuğunun tedavisi için bu kadar uğraşan, bu kadar çamura saplanan bir adam, onun nasıl olduğunu görmeye mutlaka gelecekti.

Diğer yanda Serdar’ın keyfine diyecek yoktu. Kaan’ı ve en büyük rakibi Hanzadeoğlu’nu, güç bir duruma sokmuştu. Bunun keyfiyle eve gitti. Kapıyı Melek açtı;

– “ Merhaba karıcığım “
– “ Hoş geldin “ dedi Melek donuk bir ifadeyle.
– “ Neler yaptın bakalım bugün? “
– “ Hiçbir şey. Yemek hazır, sofrayı hazırlatmamı ister misin? “
– “ Çok iyi olur, kurt gibi acıktım “

Melek ve Serdar arasında sürekli gergin bir ortam vardı. Serdar’ın tüm yakınlaşma çabalarına, Melek isteksiz ve mutsuz bir şekilde karşılık veriyordu. Serdar kimi zaman bu duruma isyan etse de, Melek’ten bir türlü vazgeçemiyordu. Onda saplantı halini almıştı bu durum.

– “ Babamla ilgili bir gelişme var mı? “ diye sordu Melek, yemek masasına oturduklarında.
– “ Maalesef, şu an için yok. Ama inan bana elimden geleni yapıyorum. Çok yakında baban da aramızda olacak. “

Serdar, Muhterem Bey’i, yani Melek’in babasını elinde koz olarak bulunduruyordu. Biliyordu ki, babası hapisten çıkınca Melek onu terk edecekti. Böyle bir şeyi göze alamazdı.

– “ Kaan çıkmış hapisten “ dedi Melek bir anda.
– “ Ben sana bu evde Kaan adı geçmeyecek demedim mi” diye bağırarak, elindeki tabağı yere fırlattı Serdar.
– “ Sakın, sakın, bir daha ağzından Kaan lafını duymayacağım. Yoksa onu öldürürüm. “

Serdar’ın ne kadar kötü olduğunu ve neler yapabileceğini çok iyi biliyordu. Bu yüzden de o ne derse boyun eğiyordu. Ama yaşamak artık çok zor bir hal almıştı onun için. Babası hapiste, kardeşi esirgeme kurumundaydı. Her akşam gizli gizli ağlıyor, kaderine isyan ediyordu. Çoğu kez intihar etmeyi düşündü. Ama o ölürse, kardeşi ve babasını kim kurtaracaktı. İşte bunlar, zor da olsa Melek’in yaşama tutunmasını sağlıyordu. Bir hayalet gibi yaşıyordu. Ama onun yanında olması bile Serdar’a yetiyordu. Bir gün mutlaka kendisini seveceğine inanıyordu.

Akşam olmuştu. Babası Kaan’ı aradı ve ne zaman geleceğini sordu. ‘ Yarım saate oradayım baba ‘ diyerek telefonu kapattı ve yola çıktı. Hafize Hanım ve Mahmut Bey, neler olup bittiğini çok merak ediyorlardı.

Hafize Hanım sofrayı hazırlamıştı. Mahmut Bey de geldi ve sofraya oturdular. Ardından kapı çalındı ve Kaan geldi. Ellerini yıkayıp, sofraya oturdu. Yemek yerken, babası neler olup bittiğini sordu.

– “ Eee oğlum, anlat bakalım. Avukat seni niye arıyormuş? “
– “ Çok uzun hikaye be baba. Bugünlük anlatmasam olur mu? “
– “ Anlat işte oğlum. Annenle bugün meraktan öldük “
– “ Selim abi benden, şirketinin yönetim kurulu başkanı olmamı istedi “

Hafize Hanım ve Mahmut Bey şaşkınlıktan neredeyse küçük dillerini yutacaktı. Hafize Hanım’ın ağzından şunlar döküldü;

– “ Aaaaaa, oğlum sen şimdi o koskoca şirketi mi yöneteceksin? “
– “ Dur hanım, hele bi anlatsın işin aslını “

Kaan, her şeyi olduğu gibi anlattı. Fakat anlatmadığı bir şey vardı. O da, Serdar’dan alacakları intikamdı. Eğer bunu söylerse, hem annesi hem de babası asla onay vermezdi. Çünkü hapisten yeni çıkmıştı. Oğullarının yasadışı bir şey yapıp, tekrar hapse girmesinden endişe edebilirlerdi.

– “ Oğlum, bu çok büyük bir şey. Sen ne inşaattan anlarsın ne yöneticilikten. Nasıl yapacaksın bunu? “
– “ Biliyorum baba. Selim abi çok ısrar etti. E ben de zaten iş arıyordum. O yüzden kabul ettim. Ama şirketin avukatı ve diğer yönetim kurulu üyeleri bana yardımcı olacaklar. Kısa zamanda öğrenirim. Siz merak etmeyin. “

Hafize Hanım bu duruma çok sevinmişti. Ama Mahmut bey biraz daha temkinli yaklaşıyordu. İnşaat sektörü çok zorluydu. Mafya, rüşvet, yolsuzluk, ihale gibi kelimeler geçti gözünün önünden. Bir an derin bir nefes aldı ve ‘ Allah’ım sen oğlumun yardımcısı ol ‘ dedi.

Çok zorlu bir gün geçiren Kaan yorulmuştu. Odasına çekilip, yatağına uzandı. Gözlerini kapar kapamaz içi geçti ve uyudu.

Telefon sesiyle gözlerini açtı. Gece 02:12’ydi. Arayan Murat’tı.

– “ Efendim Murat “ dedi uykulu bir ses tonuyla
– “ Reis, seninki burada. “

Kaan birden yataktan fırladı.

– “ Emin misin? Asım mı geldi? “
– “ Evet ta kendisi “
– “ Tamam, gözden kaybetmeyin onu. Eğer çıkarsa mutlaka takip edin. Ben de hemen geliyorum “

Kaan zaten elbiseleri ile yattığı için, giyinmekle vakit kaybetmemişti. Anne ve babasını uyandırmamak için çok sessiz bir şekilde kapıyı açtı ve evden çıktı. Arabasına atladı ve yola koyuldu.

Hastanenin önüne geldiğinde Murat’la buluştu. Asım’ı sessiz sedasız almaları gerekiyordu. Çünkü kendilerini gördüğünde kaçabilirdi ya da birilerini arayabilirdi.

– “ Kılık değiştirerek gelmiş reis bu adam “
– “ Nasıl yani? “
– “ Kapüşonlu bir ceket giymiş. Bir de gözlük takmış. “
– “ E siz nasıl tanıdınız peki adamı? “
– “ İçerden birini ayarladım. Biraz para verdim. Son paramı verdim ona göre “ dedi gülümseyerek.
– “ Tamam kardeşim, para sorun değil hallederiz de, sonra ne oldu? “
– “ Ayarladığım herife, bu Asım’ın fotoğrafını gösterdim. Dedim ‘ Bu odaya giren biri olursa, özellikle de bu fotoğraftaki kişi gelirse haberim olsun ‘. İşte 20 dakika önce de beni aradı. ‘ Abi aradığınız adam geldi ‘ dedi.
– “ O kişi olduğuna emin miymiş peki? “
– “ Reis, bu saatte bu çocuğun odasına başka kim girer? Zaten bu adam girdikten sonra, banyoyu temizleme bahanesiyle odaya girmesini söyledim. O da girmiş ve bu kadınla bu adam birbirine sarılıyormuş. Kadının gizli aşığı falan değilse, o adamdır yani. “
– “ Evet, doğru. Tamam, o elemana söyle, Asım çıkarken mutlaka haber versin sana “

Birlikte, hastanenin önünde Asım’ı beklemeye başladılar. Bu arada biraz sohbet ediyorlardı;

– “ Murat, ben Hanzadeoğlu şirketinin başına geçtim kardeşim “
– “ Aga ne diyorsun sen bea. Harbi mi? “
– “ Evet, nasıl oldu diye sorma, çok uzun hikaye”
– “ Reis, tebrik ederim ya. Çok sevindim. “
– “ Eyvallah kardeşim sağ ol. Sana bir iş teklifim var. Gel benim yanımda çalış. Bazı planlarım var. Bunları uygulamam için sana ihtiyacım var. Sana istediğin kadar maaş veririm “
– “ Kaan, sen benim çocukluk arkadaşımsın be. Ben seninle her yere gelirim. “
– “ Adamsın be kardeşim. “

Birbirlerine sarıldılar gülümseyerek. Saat 03:25 olduğunda, Murat’ın telefonu çaldı. İçerdeki adamı aradı ve Asım’ın dışarı çıktığını söyledi. Üzerindeki kıyafeti de tarif etti. Murat, yanında gelen arkadaşlarına hemen bilgi verdi ve hastanenin çevresine gizlendiler.

Birkaç dakika sonra Asım kapıdan çıktı. Hastane bahçesinden hızlı adımlarla yürüyerek, otopark tarafına doğru geçti. Tam arabasına binmek üzereydi ki, Murat ve Kaan gelip ağzını kapattılar. Sessiz ve gizli bir şekilde kendi araçlarına bindirdiler ve hastaneden çıktılar.

Issız bir tepeye gittiler ve araçtan indiler. Asım çok korkmuştu.

– “ Ne dediyseniz yaptım, benden daha ne istiyorsunuz? “ dedi

Kaan ve Murat birbirlerine baktılar. Kaan;

– “ Biz sana ne dedik? Biz kimiz? “ dedi
– “ Benimle dalga mı geçiyorsunuz? “
– “ Hayır, söyle bakalım biz kimiz? “

Bir şeylerden şüphelenen Asım bir an duraksadı.

– “ Siz kimsiniz? “ dedi
– “ Asım Bey, ben Kaan. Hanzadeoğlu şirketinin yeni yönetim kurlu başkanıyım “

Asım inanmamıştı haliyle. Bu kadar genç biri, hem de daha önce hiç görmediği biri, nasıl Hanzadeoğlu şirketinin başkanı olabilirdi ki?

– “ Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? Sizi tanımıyorum “

Kaan, Asım’ı yere oturttu ve sakinleşmesini istedi. Ardından her şeyi tek tek anlattı. Kurulan tuzağı, bu tuzağı nasıl bozacağını, onu ve ailesini yurt dışına göndereceğini, oğlunun tedavisine yurt dışında devam edileceğini, ayrıca tüm masrafları şirketin üstleneceğini söyledi. Kaçarak bir hayat yaşamak yerine, rahat ve huzur içinde ailesiyle yaşayabileceğini söyledi. Tek yapması gerekenin, polise sadece doğruları söylemesi olduğunu, bundan dolayı da şikayetçi olmayacakları için ceza almayacağını, mahkemenin kendisine vereceği tek cezanın da para cezası olacağını ve onu da karşılayacaklarını söyledi.

Duydukları Asım’ın çok hoşuna gitmişti. Ama her şey bu kadar kolay olamaz diye düşündü. Kaan, avukat Hikmet Bey’i aradı ve Asım’la görüştürdü. Asım, Hikmet Bey’e çok güveniyordu. Ondan da onay alınca kabul etti.

Hemen karakola gittiler birlikte. Kaan, yoldayken Hikmet Bey’i de aradı ve karakola gelmesini söyledi. Karakolda Asım, Hikmet Bey eşliğinde yazılı ifadesini verdi. Hikmet Bey, rüşvet alan kişinin verdiği ifadeye de ulaşmıştı. O da ifadesinde, Asım’a benzeyen bir adamın kendisine rüşvet verdiğini söylemişti. Belki bu ifade işleri biraz karıştırabilirdi. Bu yüzden heyecanla sabah olmasını ve duruşmanın yapılmasını beklemeye başladılar.

Sabah 09:30’da duruşma salonuna girdiler. Asım ve rüşvet alan Salim ismindeki kişi ilk kez yüzleşti. Salim, Asım’ı ilk kez gördüğünü itiraf etti. Bir adamın gelip kendisine 500 bin TL teklif ettiğini, ihaleyi de Hanzadeoğlu şirketinin kazanmasını istediğini söyledi.

Asım’da, kendisine bir adamın geldiğini, şirketten 500 bin TL çekmiş gibi göstermesini istediğini söyledi. Bunun karşılığı olarak; çocuğunun hastane masraflarını karşılayacağını, yurt dışında ailesiyle birlikte güzel bir hayat sürmesi için gereken tüm masrafların kendileri tarafından karşılanacağını söylediğini anlattı. Hakimin ‘ Peki neden o parayı gerçekten çekmeni istemediler ‘ sorusu üzerine, ‘ Parayı çekmem için gerekli yetkim yoktu efendim. Böyle bir para çekimi için, yönetim kurulu başkanının onayı gerekiyordu ‘ diye cevap verdi.

Mahkeme; Hanzadeoğlu şirketinin bu ihaleye fesat karıştırma olayında bir kusurunun olmadığına karar verdi. İki tarafı bu işin içine çeken kişi ya da kişilerin tespiti için, duruşmayı ileri bir tarihe atadı.

Asım’a, yaptığı suçtan dolayı 2 yıl ceza verildi. Kamu zararına bir duruma sebebiyet vermediği için, para cezasına çevrildi.

Kaan, Asım’a verdiği sözleri tutmuştu. Hikmet Bey’e talimat verdi ve yurt dışında bir hastane ayarlandı. Asım ve ailesine yüklü bir miktar para verildi ve yurt dışına gitmeleri sağlandı.

Bu sorunu ortadan kaldırdığı için oldukça mutluydu Kaan. Mustafa’yı aradı ve;

– “ Mustafa, akşam mesai var mı? “
– “ Akşam 7 de çıkacağım kardeşim. Hayırdır? “
– “ Necmi Baba’nın yerine gidelim diyorum bu akşam? “
– “ İzin verirsen önce eve uğrayayım. Hanım ve çocuk beni bekler. Akşam 10 gibi gelirim “
– “ Tamamdır kardeşim “

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu