Blog

Neden Devamlı Atatürk’ü Paylaşıyoruz?

Sosyal medya hesaplarımızda neden sürekli Atatürk’ü paylaşıyoruz? Neden evlerimizde onun fotoğrafları asılı? Neden vücudumuza onun ismini dövme yaptırıyoruz? Neden ekran koruyucularımızda, duvar kağıtlarımızda onun fotoğraf var? Neden hep onun sözlerini paylaşıyoruz? Neden onun ismini duyunca gözlerimiz doluyor? Neden her geçen gün onun adı daha çok anılıyor?

Eminim bu soruları siz de kendinize kimi zaman sormuşsunuzdur. Hacı, hoca, şıh, şeyh peşinden gidenler, onların eteğini öpenler, onları kutsal sananlar, onların müridi olanlar, bizim Atatürk’e taptığımızı iddia etseler de, siz de biliyorsunuz ki durum öyle değil.

Biz Atatürk’ü “İlah” olarak görmüyoruz. Biz ona tapmıyoruz. Biz Atatürk’ün büstü önüne gidip, “Atam sen yardım et, bana çok para ver, hayırlı bir kısmet ver, bana bir iş sağla, bizi bu durumdan kurtar” gibi dua etmiyoruz. Eden varsa da, akli dengesi yerinde değildir.

“Ataput”, “Kemalist”, “Heykel” gibi kelimelere eminim siz de benim gibi sinir oluyorsunuz. Bunları söyleyenleri eşek sudan gelene kadar dövmek istiyorsunuz, biliyorum. Fakat bunu yapmayalım. Çünkü bunları söyleyenler ya zeka özürlüdür ya da çocukluktan itibaren hain bir aile ve çevre içinde büyümüştür. Kimse ailesini seçemez. Nasıl ki Müslüman coğrafyasında doğanlar Müslüman olarak bir adım önde başlıyorlarsa hayata, “Hain” bir ailede doğanlar da, hain olarak bir adım geride başlıyorlar. Bizim bıkmadan usanmadan onlara gerçek tarihi anlatmamız lazım.

Mesela onlara göre Türk=Osmanlı. Sanıyorlar ki, Türk tarihi Osmanlı’dan ibaret. Halbuki hiç alakası yok. Osmanlı İmparatorluğu, 1299 yılında Osman Gazi tarafından kurulmuştur. Halbuki bilinen ilk Türk devleti, Milattan Önce 220 yılında Teoman tarafından kurulan Asya Hun Devleti’dir. İkisi arasında yaklaşık 1520 sene var. Ve bu arkadaşlar bu kadar yılı görmezden geliyor. Enteresan değil mi?

Bahsettiğimiz bu kesim, “Diriliş Ertuğrul” ve “Diriliş Osman” dizilerini, ellerinde tencere ve kaşıkla izleyen tipler. Tarihi bu dizilerden öğreniyorlar. Fakat her iki dizide de “Osmanlı” adı geçmiyor. “Türk” adı geçiyor. Çünkü bu dizilerde henüz Osmanlı Devleti kurulmadı. Ancak ona rağmen “Türk” kelimesini duymazlıktan geliyorlar.

Onu da geçelim, Osmanlı Devleti Padişahlıkla yönetiliyordu ve Padişahlık babadan oğula geçerdi. Yani babanız Padişah değilse, siz sadece birer “KUL“dunuz. Ülkede Kula kulluk etmek isteyen bu kadar fazla insanın olması, benim mantık sınırlarımı zorluyor.

“Benim atalarım Osmanlı” diyenlerin en çok sevdiği padişah da “Abdülhamid”‘tir. 2. Abdülhamid, tarihte en fazla toprak kaybeden padişahtır ve Osmanlı devletinin çöküşünü hazırlamıştır. Ya, bu bir tek bana mı mantıksız geliyor? Bu kadar fazla toprak kaybeden bir padişah, nasıl iyi bir lider olabilir?

Neyse, çok uzatmak istemiyorum. İsteyenler bu bilgilere ayrıntılı olarak internetten ulaşabilir.

Düşünün, şimdi hepimizin dilinde olan “Dış güçler”, o zamanlar ülkeyi paylaşıyorlar. Tahtta oturan zatı muhterem ülkeyi kendi elleriyle teslim etmiş ve halk ümitsiz bir şekilde sonucu bekliyordu. Sonra Osmanlı Devleti ordusundan bir albay çıkıyor ve müthiş bir plan ile halkı örgütleyip, her cephede düşmanı bozguna uğratıyor. Yurtttan tüm düşmanları defettiğinde, halk onu taparcasına seviyor. “Yeni padişah benim” dese, aynı sevinç devam edecek.

Fakat o ne yapıyor? “Cumhuriyet’i ilan edeceğiz, halk kendi kendini yönetecek, halk kimi isterse onu seçecek ve seçilen kişi sadece halka hizmet edecek” diyor.

28 Ekim 1923 akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya Köşkü’ne çağırıyor ve “Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” diyor ve ertesi gün Türkiye Büyük Millet Meclisinde Cumhuriyet ilan ediliyor.

Cumhuriyet rejiminde kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur. Halkın seçtikleri halka hizmet eder. Halk, seçtiklerine hizmet etmez. Milletvekili, adı üstünde Milletin vekilidir. Millet için çalışır. Milletten üstünlüğü yoktur. Gerçek Cumhuriyet’te, “Sen benim kin olduğumu biliyor musun, ben Milletvekiliyim haddini bil” gibi cümleler duyamazsınız.

Atatürk’ün ilkelerine bakın;

  • Cumhuriyetçilik.
  • Milliyetçilik.
  • Halkçılık.
  • Laiklik.
  • Devletçilik.
  • Devrimcilik (İnkılapçılık)

Bunlardan kime ne zarar gelir.

Yobaz hainlerin en çok hakaret ettiği ilkeye bakalım. Laiklik dinsizlik midir? Bu anlama geldiğini düşünenler, en yakın Arap ülkesine gidebilir. Laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Yani biri gelip, seni “Hadis” ya da “Ayet” adı altında kandırıp dolandırmasın ya da sana tacizde bulunmasın, seni kandırmasın, senin hakkını gasp etmesin diye vardır. Yani düşman olduğun ilke, aslında seni koruyor haberin yok.

Gelelim neden sürekli Atatürk’ü paylaşıyoruz sorusuna.

Benim buna tek bir cevabım var. Çünkü çok özledik. Çünkü onun liderlik anlayışını özlüyoruz. Çünkü kendimizi yalnız hissediyoruz. Çünkü yeşil pasaport ile giremediğimiz ülkeler varken, kimliksiz ülkemize girenlerin olması çok ağırımıza gidiyor. Paramızın her geçen gün değer kaybetmesi, doğal kaynaklarımızın sorumsuzca tüketilmesi, seçtiğimiz kişilerin bize yukarıdan bakmaları ağırımıza gidiyor. Her geçen gün cehaletin katlanarak artması, ülkemizde yaşayan mülteci sayısının 20 milyonu bulması gücümüze gidiyor.

Trafikte bir korna çalındığında kavga etmek, biri omuzumuza dokunduğunda saldırmak, kısacası patlamaya hazır bomba gibi gezmek bize zor geliyor.

Eski mutlu günlerimizi istiyoruz. Kapıları kilitlemeden uyuduğumuz günleri, herkesin birbirine selam ve yol verdiği günleri, devleti yönetenleri eleştirebildiğimiz, siyaset konuşurken kavga etmediğimiz günleri, paramızın değerli olduğu zamanları istiyoruz.

Çok şey mi istiyoruz?

 

 

İlgili Makaleler

Bir Yorum

  1. 2012 yılında Gazi Mustafa Kemal dövmesi yaptırdım sol kolumun iç kısmına.

    Ben de akrabalar arasında pek sevilen birisi değilim, sebebi ise kurduğum sert cümlelerden dolayı. En basit örneği; oruç tutmuyorum. Neden tutmuyorsun dediklerinde, direkt sana ne?! cevabını veriyorum.

    Dövmeyi yaptırdım, bazı dindar olduğunu idda eden uzaktan akrabalarım gördüklerinde rahatsız oldular, kuzenlerimin çoğunda dövme vardır. Fakat rahatsızlıklarını ben her hâllerinden anladım.

    Neyse, döndüler bana; günah değil mi? Abdest geçiyor mu? Niye yaptırdın ki? Vsvs. canım sıkıldı! Tek kelime ettim. Size ne? -dedikleri şey, işte senin cehennem azabında yanmanı istemeyiz falan vs. iyi de sana ne? Yanacak olan benim, zaten kan seviyem düşük yazın bile üşüyorum iyi olur dedikten sonra çıldırdılar.

    Atatürk düşmanı olan kim varsa hepsini çıkarttım hayatımdan. Şu an kafam rahat. Eskiden haberleri okur ülke gündemini sıkı takip ederdim, şimdi twitter içerisinde dâhi belirli kelimeleri filtreledim, görmüyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu